Ulusal Baklagil Konseyi 11. Genel Kurulu Gerçekleştirildi

Ulusal Baklagil Konseyi (UBK) 11. Genel Kurulu 22 Aralık 2022 tarihinde yapıldı. Genel Kurul açılış konuşmasını gerçekleştiren Borsamız ve UBK Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, Konsey olarak bugüne kadar istişare içerisinde gerek çalıştay ve seminerlerle gerekse toplantılar ve bire bir görüşmelerle sektör sorunlarının masaya yatırıldığını, ilgili tüm makamlara sadece sorunların değil çözüm önerilerinin de iletildiğini aktardı.

Özdemir: “Üretim ve tüketim geçmişimiz asırlara dayanan ve ticaret kültürümüz yerleşmiş olan bakliyatta, rekabetçi pozisyonumuza yeniden kavuşacak potansiyele sahibiz. Kendi yerli üretimimizle hem iç tüketimi hem de ihracatı karşılamak en büyük arzumuz.” dedi. Genel Kurul’un son bölümünde Mersin Ticaret Borsası Bakliyat Araştırma Geliştirme ve Eğitim Merkezi (BAM) Genel Koordinatörü Dr. Canan Tiryaki, bakliyat ürünlerinin türev ürünler üretimi ile katma değer kazanmasının önemini belirterek şu ana kadar yapılan faaliyetler ve önümüzdeki dönemde yapılması planlanan çalışmalar hakkında bilgi verdi. Konuşmaların ardından yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço gelir gider hesapları, tahmini bütçe ve denetleme kurulu raporu oylanarak ibra edildi. Genel kurul dilek ve temennilerle son buldu.

Borsamız ve UBK Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir’in gerçekleştirmiş olduğu konuşma aşağıda yer almaktadır:

“Değerli katılımcılar, hepiniz genel kurulumuza hoş geldiniz. Genel kurulumuzun verimli geçmesini, sektörümüz açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bugüne kadar istişare içerisinde gerek çalıştay ve seminerlerle gerekse toplantılar ve bire bir görüşmelerle sektör sorunlarımızı masaya yatırdık. İlgili tüm makamlara sadece sorunlarımızı değil çözüm önerilerimizi de ilettik. Öncelikle ülkemizin bakliyat sektöründeki performansını kısaca bir kez daha vurgularsak. 80’li yıllarda bakliyatta: Ekili alan 21 milyon dekardı. Şu an 9 milyon dekar. Yüzde 57 düşüş var. Aynı dönemde dünyada bakliyat ekili alanlar yüzde 35 arttı. Üretimimiz o yıllarda 2,1 milyon tona kadar çıkmıştı. Şimdi 1,1 milyon ton. Yüzde 48 azalma var. Oysa Dünya bakliyat üretimi bu dönemde yüzde 52 yükseldi. TÜİK tahminlerine göre üretim hacmimizin bu yıl 1,3 milyon ton olması bekleniyor. Şu anki bakliyat üretim hacmimizin üzerinde ihracatımız vardı. İhracatımız 1,2 milyon tona ulaşmıştı ve dünya talebinin yüzde 20’sini karşılayarak ilk sıradaydık. Şimdi maalesef net ithalatçıyız. Sonuç olarak; Bakliyat üretiminin kendi ana vatanında azalmasıyla sektördeki güçlü pozisyonumuzu kaybettik. Nüfus artışı ve üretimde düşüşle bakliyatta kendi kendine yetemeyen bir ülke olduk. İhracatımızı artık kendi ürettiğimiz ürünlerle değil, DİR kapsamında getirdiğimiz kırmızı mercimek ve bezelye ile yapıyoruz. Bu tabloyu tersine çevirmek ve gen merkezi Anadolu olan bakliyat için yıllardır savunduğumuz önerilerimiz oldu. En son 5 Aralık tarihinde bu konulardaki son gelişmeleri bizzat Sayın Bakanımızla istişare ettik. Önerilerimizden biri; Nadas ve Atıl Alanlar Üretime Kazandırılmalı, Bu Alanlarda Bakliyat Üretimi Daha Güçlü Desteklenmeli Şeklindeydi. Çünkü Türkiye’de 235 milyon dekar işlenen tarım arazisi var. Nadas alanı 31 milyon ve atıl alan 20 milyon dekar. Yani işlenen tarım arazisinin yüzde 22’si olan 51 milyon dekarlık ciddi bir alan var. Bu alanı mutlaka üretime kazandırmalıyız. Bu alanların bakliyat ekimine uygun bölümlerinde bakliyat üretimini özellikle teşvik etmeliyiz. Bakanlığımız 2018 yılında “Nadas Alanlarının Üretime Kazandırılması” projesini nohut ile başlatmıştı. Temennimizin böyle bir projenin çok daha geniş ölçekte ve çok daha teşvik edici bir şekilde uygulanması olduğunu Sayın Bakanımıza ilettik. Sayın Bakanımız zaten bu konuda oldukça hassas ve bu alanların değerlendirilmesine ilişkin görüşlerini sürekli paylaşıyor. Bu alanların yüzde 20’sini bakliyat ekimine yönlendirebilirsek, bakliyatta arz açığı sorunu ortadan kalkacaktır. İkinci bir konu; Havza Bazlı Destekleme Modelinin Ne Yazık ki Hala Amacına Uygun İşlemiyor Olması Son açıklanan 2022 için ürün listesinde bakliyatın desteklendiği havza sayısı bir önceki yıla göre daha da arttı. Şu an ülkemizdeki 973 ilçenin 945 tanesi ayrı birer havza. Nohut 566, kuru fasulye 377 ve mercimek 266 havzada destekleniyor. Yani her bir ürün “çok farklı bölgelerde” ve “fazla sayıda havzada” destekleniyor. Dolayısıyla hem ismine uymuyor hem de amacına hizmet etmiyor. Oysa bu modelin amacını ismine uygun şekilde tek kelime ile açıklayabiliriz: “Kümelenme” Ana amaç her bir ürünün en verimli üretileceği bölgeleri belirlemek olmalı. Ve kümelenme sağlayacak şekilde her havzada sınırlı sayıda ürünü desteklemek olmalı. Bakanlığımızdan beklentimizin modelin bu kümelenme hedefi doğrultusunda yeniden ele alınması olduğunu tekrar ilettik. Sayın Bakanımız da sorunun farkında ve gerekli çalışmaların yapıldığını belirtti. Başka bir husus ise; Sertifikalı Tohum Üretimi ve Kullanımının Yaygınlaştırılması Bakanlığımız tohumculuk konusuna son yıllarda büyük önem verdi. Sayın Bakanımızın verdiği bilgiye göre: Son 20 yılda tohumluk üretimimiz 9 kat, tohum ihracatımız 13 kat arttı. Bu hepimizin görmeyi istediği olumlu bir tablo. Özellikle hububatta oldukça başarılı olduk. Bu tabloyu bakliyata da yansıtmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bakliyat üretiminde arzu ettiğimiz artışı engelleyen nedenlerden biri verim sorunu. Son yıllarda verim konusunda her ne kadar artış olsa da sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşması bu çıtayı çok daha yukarı taşıyacaktır. Bakanlığımızdan talebimizin sertifikalı tohum üretimi ve kullanımını özendirecek mekanizmanın daha da güçlendirilmesi olduğunu paylaştık. Bir diğer konu; Baklagillerin Münavebeli Ekim Şartına Göre Zorunlu Hale Getirilmesi Aslında Bakanlığımız münavebeli ekim sistemi konusunda oldukça önemli bir karar almıştı. Bu karar ile 2018 yılından itibaren, bir parsele aynı tek yıllık bitki arka arkaya üç kez ekilirse, destek ödemesi yapılmayacağı ifade edilmekteydi. Ancak bu karar ne yazık ki uygulanamadı. Oysa Münavebeli ekimi teşvik eden bu model uygulanır, arazi denetimleri de sıkı bir şekilde yapılır ise büyük yarar sağlayacağı kanısındayız. Üstelik baklagiller münavebeli ekim için en ideal ürünler. Beklentimiz şu an arz açığı olan kuru baklagiller ekiminin münavebeli ekim sistemi kapsamında zorunlu olacak şekilde yeniden ele alınmasıdır. Özellikle üzerine titizlikle eğildiğim bir diğer konu ise; Sektörümüzde ARGE Çalışmaları ve Sanayi İşbirliğinin Güçlendirilmesi Hatta hepinizin bildiği gibi bu hususta çeşitli toplantılar yaptık. Bu toplantıların ise çıkış noktası şuydu: Islah çalışması yürütülen türler ile sanayicilerimizin arzu ettiği ve piyasada talep gören türler arasında farklılıklar var. Bu doğrultuda tohum ıslah çalışmalarında üretici, tüketici ve sanayici tercihlerinin mutlaka göz önüne alınması gerekmektedir. Özellikle son iki yıldır yaşadığımız ve önümüzdeki yıllarda etkisini daha fazla hissettirecek bir diğer husus ise iklim değişikliği. Bu konuda NASA, FAO vb. kurumların çeşitli raporları var. 2021 yılında son 51 yılın en sıcak temmuz ayını yaşadık. Meteoroloji verilerine göre bakliyat üretim bölgelerinde yağışlar yüzde 20-40 arasında azalmıştı. Bu yıl ise Bakanlığımızın Çölleşme Hassasiyet Haritasında bu bölgeler riski yüksek olarak açıklandı. Dolayısıyla iklim şartlarını temel alan, ilave tedbir ve teşvikler içeren etkin bir üretim planlaması ile sektördeki konumumuzu güçlendirebiliriz. Bu bağlamda; Su Kısıtlı Bölgelerde Nohut ve Mercimek Ekimini Mutlaka Teşvik etmeliyiz. Sayın Bakanımız da bu konuda kuraklığa uygun, dayanıklı tohum çeşitlerinin üretilmesi konusunda çağrıda bulunmuştu. Son bir konu olarak; 2019 Genel Kurulumuzda özellikle gelişmiş ülkelerde bakliyat tüketim alışkanlıklarının farklılaştığını vurgulamıştım. Özellikle çocuklarımız ve gençlerimiz için bakliyat tüketimini özendirmemiz gerektiğini ifade etmiştim. Şu an dünya genelinde bitkisel protein akımı var. Vegan, vejeteryan beslenme alışkanlıkları yaygınlaşıyor. Türev ürünler konusunda Ar-Ge çalışmaları artıyor. Singapur, Avustralya, Almanya vb. birçok ülkede büyük firmalar önemli yatırımlar yapıyorlar. Dolayısıyla et ile eşdeğer, yüksek proteinli bakliyat da gelecekte bu trendin en değerli parçalarından biri olacaktır. UBK ve Mersin Ticaret Borsası olarak bakliyat tohumculuğunda olduğu gibi elimizi taşın altına koyduk. Bakliyat ARGE Merkezimiz faaliyetlerine başladı. Bu konuda merkezimizin sorumlusu Canan Tiryaki Hanım kısa bir bilgilendirme sunumu ile faaliyetlerimizi sizlerle paylaşacak. Sektörümüzün gelişimi açısından dile getirdiğimiz konuların Bakanlığımızca sahiplenilmesi motivasyonumuzu artırıyor. Sayın Bakanımız önümüzdeki süreçte: Bakanlıkça belirlenen ürün ve ürün gruplarının üretiminin Bakanlık iznine tabi olacağını, Tarımsal desteklemeler Çiftçi Kayıt Sistemine göre değil, bakanlığın belirlediği kayıt sistemlerine göre ödeneceğini, Bakanlığın belirlediği ürünlerde sözleşmeli üretim yapılacağını, Üst üste iki yıl ekilmeyen tarım arazilerinin öncelikle bulunduğu yerde ikamet edenlere veya sivil toplum kuruluşları ile meslek odalarına kiralanacağını, Bakanlığın belirlediği ürün ve ürün gruplarında izin almadan ekim yapanlara tarımsal desteklemelerden 5 yıl men cezası ve ayrıca idari para cezası verileceğini Bizlere iletti. Sözlerime son verirken. UBK olarak Bakanlığımız çatısı altında bulunan bir konseyiz. Burada bulunan tüm hazirun da sektörümüze gönlünü vermiş, tecrübeleriyle fahri birer danışman konumunda. Bakanlığımızdan beklentimiz, aramızdaki koordinasyonun daha da güçlenmesi, bilgi alışverişinin artmasıdır. Üretim ve tüketim geçmişimiz asırlara dayanan ve ticaret kültürümüz yerleşmiş olan bakliyatta, rekabetçi pozisyonumuza yeniden kavuşacak potansiyele sahibiz. Kendi yerli üretimimizle hem iç tüketimi hem de ihracatı karşılamak en büyük arzumuz. Her platformda ısrarla her zaman söylediğim gibi bir kez daha; Üretim, Üretim, Üretim… Diyor, katılımınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”

Scroll to Top