Ulusal Baklagil Konseyinin yapılması planlanan 12. Genel kurul Toplantısı 8 Martta gerçekleşti.
Değerli Katılımcılar, Kıymetli Hazirun;
Genel kurulumuza hoş geldiniz.
Genel kurulumuzun verimli geçmesini, sektörümüz açısından hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi hem ülke hem de sektör olarak alışık olmadığımız bir süreçten geçiyoruz.
• Pandemi,
• İklim değişikliği,
• Kuraklık,
• Su kısıtı,
• Rusya-Ukrayna savaşı
Vb. birçok unsur tarım ve gıda sektörünün artık bir milli güvenlik meselesi olduğunu açıkça ortaya koydu. Sektörümüz enerji gibi, savunma sanayi gibi stratejik bir sektördür. Artan nüfus, azalan ekim alanları dikkate alındığında gelecekte çok daha değerli olacaktır. Gen merkezi Anadolu olan, üretim, ticaret ve tüketim kültürümüz ile adeta özdeşleşmiş olan bakliyat da sektörümüzün en değerli parçalarındandır. Ülkemizin bakliyat sektöründeki konumunu kısaca bir kez daha vurgularsak. Bundan 30-35 yıl önce bakliyatta ekili alan 23 milyon dekara kadar çıkmıştı. Şu an 9 milyon dekar. Yüzde 61 düşüş var. Aynı dönemde dünyada bakliyat ekili alanlar yüzde 41 arttı. Üretimimiz o yıllarda 2,3 milyon tona ulaşmıştı. Şimdi ise 2007 yılından bu yana 1 ila 1,3 milyon arasında dalgalanıyor. 2023 yılında 1,3 milyon ton olarak gerçekleşti. Yüzde 44 azalma var. Oysa Dünya bakliyat üretimi bu dönemde yüzde 78 yükseldi. Tabii bunlar TÜİK verileri.
• Nohut 580 bin ton,
• Kırmızı Mercimek 424 bin ton,
• Kuru Fasulye 240 bin ton,
• Yeşil Mercimek 50 bin ton,
• Diğer 14 bin 500 ton
Ancak piyasadan aldığımız bilgiler bu rakamların daha da altında. Yine 30-35 yıl önce şu anki bakliyat üretimimiz olan 1,3 milyon ton kadar, o yıllarda sadece ihracatımız vardı. Bakliyat ihracatında dünya talebinin yüzde 20’sini karşılayarak ilk sıradaydık. Dünya mercimek üretiminin yüzde 40’ını gerçekleştiriyorduk. Şu an yaklaşık 7 milyon tonluk dünya mercimek üretimindeki payımız yüzde 7. Üretimde Kanada, Hindistan ve Avustralya’nın çok gerisinde kaldık. 80’li yıllarda dünyanın ihtiyaç duyduğu mercimeğin yarısı Türkiye’den tedarik ediliyordu. Ama bugün mercimekte bayrağı Kanada’ya kaptırdık. Kanada, dünya mercimek üretiminin yüzde 35’ini ve ihracatının yüzde 45’ini gerçekleştiriyor. Avustralya, Amerika, Rusya ve Kazakistan diğer önemli ihracatçı ülkeler. Yine 80’li yıllarda dünya nohut üretiminde yüzde 14’lük paya sahiptik ve ihracatın da yüzde 60’ını gerçekleştiriyorduk. Ama bugün 18 milyon tonluk dünya nohut üretiminde payımız yüzde 3. İhracatta payımız yüzde 9. Nohutta şu an Avustralya, dünyanın ihtiyaç duyduğu miktarın yüzde 30’unu karşılıyor. Hindistan, Kanada, Rusya, Tanzanya ve Meksika diğer ön planda yer alan ihracatçı ülkeler. Biz ise şimdi hem miktar hem değer olarak bakliyatta maalesef net ithalatçıyız. Özetle bugün; Nüfus artışı ve üretimde düşüşle bakliyatta kendi kendine yetemeyen bir ülke olduk. Bildiğiniz gibi bakliyatın anavatanı Anadolu ve Mezopotamya’dır. Göbeklitepe’de bulunan en eski bakliyat örnekleri, on bin yıl öncesine uzanmaktadır. İhracatımızı artık kendi ürettiğimiz ürünlerle değil, DİR kapsamında getirdiğimiz kırmızı mercimek ve kuru bezelye ile yapıyoruz. Yani elin taşıyla elin kuşunu vuruyoruz. Dökme suyla değirmen döndürmeye çalışıyoruz.
Bu tabloyu tersine çevirmek için UBK olarak yıllardır savunduğumuz önerilerimiz oldu.
Sayın Bakanımızla, göreve başladığı haziran ayından bu yana iki kez bir araya gelerek istişarede bulunduk.
Önerilerimizden biri;
Nadas Alanları ve Âtıl Araziler Üretime Kazandırılmalı, Bu Alanlarda Bakliyat Üretimi Daha Güçlü Desteklenmeli Şeklindeydi.
Ülkemizde 202 milyon dekarlık işlenen tarım alanı var. Bu alanların 28 milyon dekarı nadas alanı. Bakanlığımızın açıklamasına göre ülkemizde 20-25 milyon dekar da âtıl alan var. Kuru baklagiller toprağı besleyici ve verimi artırıcı özellikleri ile bu alanlar için idealdir.
Nadas alanları ve âtıl arazilerin beşte biri dahi bakliyat üretimine yönlendirilirse bakliyatta arz açığı kalmayacaktır. Bakanlığımız bu hususta oldukça hassas davranıyor.
Son üç yıldır tarım arazilerinin kullanımının etkinleştirilmesi kapsamında proje bazında azami yüzde 75 destek veriliyor. Temennimiz nadas alanlarında baklagil ekiminin daha fazla özendirilmesidir.
İkinci bir konu;
Havza Bazlı Destekleme Modelinin Ne Yazık ki Hala Amacına Uygun İşlemiyor Olması Mevcut modelde ülkemizdeki ilçelerin neredeyse tamamı ayrı birer havza ilan edildi. Şu an 945 havza var.
Nohut 566, kuru fasulye 381 ve mercimek 266 havzada destekleniyor. Her bir ürün “çok farklı bölgelerde” ve “fazla sayıda havzada” destekleniyor.
Ana amaç her bir ürünün en verimli üretileceği bölgeleri belirlemek olmalı.
Ve havza sayısını azaltarak kümelenme sağlayacak şekilde ürünleri desteklemek olmalı. Yürürlüğe giren yeni üretim planlamasında bu hususun dikkate alınmasını Sayın Bakanımıza ilettik.
Sertifikalı Tohum Üretimi ve Kullanımının Yaygınlaştırılması Bakanlığımız tohumculuk konusuna son yıllarda büyük önem verdi.
Bu tabloyu bakliyata da yansıtmamız gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bakliyat üretiminde arzu ettiğimiz artışı engelleyen nedenlerden biri verim sorunu.
Son yıllarda verim konusunda her ne kadar artış olsa da sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşması bu çıtayı çok daha yukarı taşıyacaktır.
Bakanlığımızdan talebimizin sertifikalı tohum üretimi ve kullanımını özendirecek mekanizmanın daha da güçlendirilmesi olduğunu paylaştık.
Bir diğer konu;
Baklagillerin Münavebeli Ekim Şartına Göre Zorunlu Hale Getirilmesi Baklagiller münavebeli ekim için en ideal ürünler. Bakanlığımızın bu yönde çalışmaları sürüyor.
12’nci Kalkınma Planında yer aldığı üzere baklagillerin de içinde yer aldığı münavebe uygulamaları teşvik edilecek
. Beklentimiz şu an arz açığı olan kuru baklagiller ekiminin münavebeli ekim sistemi kapsamında zorunlu olacak şekilde uygulanmasıdır.
Üstelik böyle bir uygulama nadas alanlarının üretime kazandırılması projesinde de etkinlik sağlayacaktır.
Bir diğer konu ise;
Su Kısıtlı Bölgelerde Nohut ve Mercimek Ekiminin Mutlaka Teşvik Edilmesidir.
Bakanlığımızın Çölleşme Hassasiyet Haritasında ülkemizin büyük bölümü orta ve yüksek hassasiyet bölgesinde.
Nitekim hepimiz neredeyse her gün iklim değişikliği haberlerine, sıcaklık rekorlarının kırıldığı haberlerine özellikle son üç yıldır şahit oluyoruz.
Bakanlığımız bu konuda da çalışmalar yapıyor. Bu çalışmaların artarak yoğunlaşmasını temenni ediyoruz.
Nohut ve mercimeğin su ihtiyacı birçok ürüne kıyasla daha az. Bizim önerimiz su kısıtlı, kurak, kıraç bölgelerde bu ürünlerin ekiminin mutlaka daha fazla teşvik edilmesidir.
Bir başka konu olarak;
Sayın Bakanımıza bakliyata verilen fark ödemesi desteğinin artırılması talebimizi ilettik.
Bildiğiniz gibi yüksek enflasyon ile mücadele ediyoruz.
Gıda enflasyonu son 42 aydır aralıksız yükseliyor.
TÜİK verilerine göre 2018 yılında;
• Nohut 4,80 TL
• Kuru Fasulye 4,80 TL
• Yeşil Mercimek 2,96 TL
• Kırmızı Mercimek 1,94 TL
Düzeyindeydi.
Şu anki seviyesi ise malumunuz. Ancak 2018 yılından bu yana bakliyata verilen fark ödemesi desteği kg başına 50 kuruş.
Oysa bu dönemde dolar kuru 6 kat arttı. Üretimin teşvik edilmesi için destek miktarının artırılmasını arzu ediyoruz.
Sayın Bakanımıza ilettiğimiz tüm bu konulara basın açıklamalarımız ile de vurgu yaptık.
Son genel kurulumuzdan bu yana ulusal ve yerel medyada yer alan 50’yi aşkın beyanatımız, canlı yayınlar, radyo programları, tarım zirvesi etkinlikleri vb. organizasyonlar ile sektör sorunlarımızı gündemde tutmaya devam ettik.
Arzumuz çözüm önerilerimizin amacına ulaşması ve sektörde yaşadığımız sorunların aşılmasıdır.
Son bir konu olarak;
Bakliyatta tüketim alışkanlıklarının farklılaştığını yıllardır her platformda vurguluyoruz.
Şu an dünya genelinde bitkisel protein akımı var. Vegan, vejetaryen beslenme alışkanlıkları yaygınlaşıyor. Türev ürünler konusunda Ar-Ge çalışmaları artıyor.
Birçok ülkede büyük firmalar önemli yatırımlar yapıyorlar. Giderek büyüyen bu pastada sağlıklı, inovatif ve katma değeri yüksek ürünlerle mutlaka yer almalıyız. UBK ve Mersin Ticaret Borsası olarak baklagil tohumculuğunda olduğu gibi bu alanda da çalışmalarımız sürüyor.
Geliştirdiğimiz ve üzerinde çalıştığımız ürünlerle ilgili merkezimizin sorumlusu Özge Özmen Hanım kısa bir bilgilendirme sunumu yapacak. Baklagil tohumculuğunda ise araştırma, geliştirme, ıslah ve üretim faaliyetlerimiz sürüyor. Tescilli ürün sayımız 17’ye ulaştı. Ürettiğimiz sertifikalı tohumları sözleşmeli üretim yoluyla üreticilerimizle buluşturarak sektörümüze katkı sağlamaya devam ediyoruz. Sözlerime son verirken; Bakliyatta önemli bir potansiyelimiz ve şu an atıl olan kapasitemiz var. Sadece Mersin’de 1,4 milyon ton kırmızı mercimek işleme kapasitesi mevcut. 2 milyon ton eleme, boylama ve paketleme kapasitesi var. Mevcut üretim hacmimiz olan 1,3 milyon tonun üç katını değerlendirecek imkânımız var. Ve burada bulunan tüm hazirun sektöre gönül vermiş, hiçbir çıkar gözetmeden, her türlü fedakarlığı yaparak çalışmalarını sürdürüyor. Bakanlığımız, Araştırma Enstitülerimiz, Üniversitelerimiz, üreticilerimiz, tüccarlarımız, ihracatçılarımız, özel sektörümüz ellerinden gelen tüm çabayı gösteriyorlar. Bu salonda bulunan herkesin güçlü bir alkışı hak ettiğini düşünüyorum. Aramızdaki istişare ortamının artarak devamını temenni ediyorum. Üretim, tüketim ve ticaret geçmişimiz asırlara dayanan bakliyatta, rekabetçi pozisyonumuza yeniden kavuşacak potansiyele sahibiz. Kendi yerli üretimimizle hem iç tüketimi hem de ihracatı karşılamak en büyük arzumuz. “Yeter ki daha fazla üretelim, yeter ki daha fazla tüketelim, bu zenginliğimizin, böylesine değerli bir nimetin kıymetini bilelim.” diyor, katılımınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
Sağ olun, var olun.